Yerli dizilerde izleyiciyi televizyon başına çekmek için ekrana çeşitli "oltalar" sallandırılır. Bunlardan en etkilisi ise "ulusça çocuklara gösterdiğimiz zaafiyetin" üzerine dolandığı zokalardır. Binbir Gece'nin ilk bölümlerinde "Hasta çocuğunu sağlığına kavuşturmak isteyen kadın, para karşılığında bir gecelik ilişki yaşayabilir mi?" sorusuna yanıt aranmıştı. Daha sonra Bebeğim dizisinde taşıyıcı anneliğin etik olup olmadığı bir soru çengeli olarak izleyicinin beynine asıldı. Bıçak Sırtı'nın son bölümünde de Murat'ın biyolojik babası, onu evlat edinen diğer babaya karşı açacağı davadan vazgeçti. Çünkü çocuğunun yaşadığı lüks hayatı ona verememekten korktu. Üstelik bu "şokun" çocuk üzerinde yaratacağı olumsuz etkiden de çekindi. Konu, bu haliyle bir kez daha tartışmaya açıldı. El Gibi dizisi ise "Hamilelik sırasında engelli doğacağı saptanan bir bebek dünyaya getirilmeli mi?" sorusunu ortaya attı. Sessiz Gemiler dizisinde ise bu hafta yine etik açıdan sorgulanacak bir konu ortaya atıldı. Ali ile eşi Gülşen ekonomik zorluklar nedeniyle Ali'nin ablası Şule'nin evinde kalıyorlardı. İrfan-Şule çiftinin ise çocuğu olmuyordu. İrfan, paraya ihtiyacı olan Gülşen'den kendisi için bir çocuk yapmasını, bunun karşılığında ona bir servet ödeyeceğini, çocuğun erkek olması halinde ise villa alacağını söyledi. Buyurun size ikinci bir "ahlaksız teklif vakası" daha... Bakalım Türk toplumunun çocuk hassasiyeti, reyting uğruna daha ne kadar sömürülecek?..
Y.A.