III
Eğer bir sunum yapacaksanız, baştan bilmelisiniz ki; olayın bitiminde insanların aklında sadece üç şey kalacaktır. Tıpkı anneniz sizi küçükken bakkala gönderdiğinde ve bakkal amca size ne almak istediğinizi sorduğunda, aklınızda sadece üç şeyin kalması gibi; dördüncüyü hatırlamak için zorlanmanız gibi...
... ve yine bilmelisiniz ki; dünya guruları bu konuda kontrolü ele almanızı öğütler. Yani sunumun hedef aldığı kitleye iletmek istediğiniz mesajı en kısa, en anlaşılır ve en sade yoldan ulaştırmalısınız.
Gayet kolay bir kullanımı olan bu kurguyla çeşitli alanlarda muhakkak karşılaşmışızdır ve evet doğru bildiniz! Mesaj mutlaka aklımızda kalmıştır. Hangimiz bilmez ki; Sezar'ın o ünlü "Geldim, Gördüm, Yendim" sözünü? Ya da, boşuna mı sarfetmiştir Hristiyan dünyası "Baba, Oğul ve Kutsal Ruh" ifadesini? Neden bir şeye başlatırken çocukları cesaretlendirmek için "bir, iki, üç: haydi!" gibi bir komut veririz?
Bu hayret edilesi olay, bilinçli bilinçsiz her gün hayatımızda yer alır. "Üç" sayısı bizi ziyadesiyle şaşırtır. Yazılarımızı giriş, gelişme ve sonuç bütünlüğünde hazırlarız. Bütün renkler, üç ana rengin birbiriyle çeşitli oranlarda karışmasıyla meydana gelmiştir. Günü üç bölüme ayırır ve öyle yaşarız. Üç rakamının ilahiyatta da yeri vardır.
Kimileri üçleme alışkanlığının sadece Batı toplumu kültürlerine özgü olduğunu; diğer bazı kültürlerde "dört kuralı"nın geçerli olduğunu da belirtir.
Sembolizm de "üç kuralı"ndan fazlaca faydalanır. Görsel sanatlarda ve hatta reklamcılıkta "üç kuralı"nı kullanmayan neredeyse yok gibidir. Akılda kalıcılık adına bu gizemli oluşumu bir şekilde pazarlamada kullanmak, bir inanca göre şans da getirir. Şimdi aranızdan bazılarının "3 benim uğurlu rakamımdır" dediğini duyar gibi oluyorum. Neden daha önce bunu kendinize sormadığınıza şaşırdınız mı?